Pages

3 Aralık 2015 Perşembe

Su Misali



Orhan Ölmez'i ilk 2005 senesinde "Su Misali" ile tanımıştım. O zamandan beri ne zaman dinlesem hep o yıllara giderim. Dinlerken dinlendirir insanı... Çook güzel bir şarkısını paylaşıyorum bu akşam sizinle.. Umarım beğenirsiniz... Bir de Su Misali'nden bir dörtlük yazalım da tam olsun...

Su misali aktı ömrüm
Ben ne sevgiler gördüm
Bir alev gibi yandım söndüm
İlk değil son olmaz ama, bunları şikayet sanma
Ben sende çok kördüm...

23 Eylül 2015 Çarşamba

Can Suyum

Bir süredir paylaşımda bulunamadım. Android zorladı beni biraz ama alıştım artık. Buralardayım bundan böyle ;) Bayramınız mübarek olsun...

16 Eylül 2015 Çarşamba

Başlıksız Yazı

Öğrenmesi gerekli biliyorum;
tüm insanların dürüst ve adil olmadığını, fakat şunu da öğret ona:
Her alçağa karşı bir kahraman,
her bencil politikacıya karşı kendini adamış bir lider vardır.

Her düşmana karşı bir dost olduğunu da öğret ona.
Zaman alacak biliyorum, fakat eğer öğretebilirsen,
kazanılan bir liranın, bulunan beş liradan daha değerli olduğunu öğret.

Kaybetmeyi öğrenmesini öğret ona ve hem de kazanmaktan neşe duymayı.
Kıskançlıktan uzaklara yönelt onu.
Eğer yapabilirsen, sessiz kahkahaların gizemini öğret ona.

Bırak erken öğrensin, zorbaların görünüşte galip olduklarını.
Eğer yapabilirsen; ona kitapların mucizelerini öğret.
Fakat ona; gökyüzündeki kuşların, güneşin yüzü önündeki arıların
ve yemyeşil yamaçtaki çiçeklerin ebedi gizemini düşünebileceği sessiz zamanlar da tanı.

Okulda hata yapmanın, hile yapmaktan
çok daha onurlu olduğunu öğret ona.
Ona kendi fikirlerine inanmasını öğret,
herkes ona yanlış olduğunu söylediğinde dahi.

Nazik insanlara karşı nazik,
sert insanlara karşı sert olmasını öğret ona.
Herkes birbirine takılmış bir yönde giderken,
kitleleri izlemeyecek gücü vermeye çalış oğluma.
Tüm insanları dinlemesini öğret ona,
fakat tüm söylediklerini gerçeğin eleğinden geçirmesini
ve sadece iyi olanları almasını da öğret.

Eğer yapabilirsen üzüldüğünde bile
nasıl gülümseyebileceğini öğret ona.
Gözyaşlarında hiçbir utanç olmadığını öğret ona.

Herkesin sadece kendi iyiliği için çalıştığına inananlara
dudak bükmesini öğret ona ve aşırı ilgiye dikkat etmesini.
Ona, kuvvetini ve beynini en yüksek fiyata satmasını,
fakat hiçbir zaman kalbine ve ruhuna fiyat etiketi koymamasını öğret.
Uluyan bir insan kalabalığına kulaklarını tıkamasını öğret.

Ona nazik davran ama onu  kucaklama.
Çünkü, ancak ateş çeliği saflaştırır.
Bırak sabırsız olacak kadar cesarete sahip olsun,
Bırak cesur olacak kadar sabrı olsun.

Ona her zaman kendisine karşı derin bir inanç taşımasını öğret.
Böylece insanlığa karşı da derin bir inanç taşıyacaktır.
Bu büyük bir taleptir, ne kadarını yapabilirsin bir bakalım.
O ne kadar iyi, küçük bir insan, oğlum…

(Bu mektup, Amerika Birleşik Devletleri’nin 16. Başkanı Abraham Lincoln tarafından oğlunun öğretmenine yazılmıştır.)

30 Temmuz 2015 Perşembe

Yokluğun Çok Soğuk




Gecenin en siyah yerinde,
Kapanmaz yaralara, tuz basar gibi yağdı kar
Masada onca yarım kalmış şiirlere inat
Gözlerimde kırılgan ümitlerle
Düşen her kar tanesinde, düşledim seni
Demlikte son bir iki bardak çay
Pikapta yıllanmış bir İlhan İREM kırkbeşliği
“Ağlama arkadaş, ağlama aşk için”
Kar yağdı, ben ağladım
Gece, kar ve her yer sen
Ne yalan söyleyeyim
Bu mevsimde de bembeyaz özledim seni
Hem de hiç özlememem gerekirken…
Bu kış sizin oralarda soğuk olacakmış
Çok da kar yağacakmış,
Dikkat et kendine ve üşütme yüreğini
Hem, sende çok iyi biliyorsun ki
Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak artık
Daha bir soğuk ve daha bir acı geçecek mevsimler
Karlar yağdığında çok özledim demeyecek biri bana
Ve ben karakışa inat düşmeyeceğim yollara
Sana kavuşmak olmayacak bundan sonra ki yıllarda
Pembe eldivenleriyle kartopu atan
Ve yanağı soğuktan kızaran bir kız bilmeyeceğim
Artık yan yana bile üşüyemeyeceğiz…
Anlıyor musun?
Yokluğun çok soğuk bu şehirde
Ama alışkınım ben soğuğa karakışa, beni merak etme
Bırakıp gittiğinde donup kalmıştım ya ardın sıra
Bilirim ben, bilirim donmak ne demek
Bilirim, donarak ölmek ne demek…
Sen dikkat et kendine
Üşütme yüreğini, üşütme gözlerini
Bak şimdi…
Kardı kıştı derken, gelip dondun gözlerimin önüne
Gece, kar ve her yer sen
Ne yalan söyleyeyim
Bu mevsimde de bembeyaz özledim seni
Hem de hiç özlememem gerekirken… 



Akif Aktaş

15 Haziran 2015 Pazartesi

Bazı Aşklar, Yalnızca Ayrılıkları İçin Bile Değer

Artık ne yolların uzaklığından, ne gecenin üçünden 
Ne de gözyaşımın tuzundan haberin olmayacak sevgili 
Öpemeyeceksin artık ve silemeyeceksin mendilinle 
Seni çok özledim deyip sımsıkı sarılamayacaksın boynuma 
Ciğerlerinde benim kokum, olmayacak artık sevgili 
Karlarda yağmurlarda yürüyeceksin, belki bir başına üşüyeceksin
Üşürse ellerin, yanın da olmayacak ellerim..
Üzülmeyeceğim demiyorum
Tanırsın beni sen ve biliyorsun ki çok üzüleceğim
Ola ki bir gün gelirde;
Denizin kokusu, sahilde bir bardak çay, sıcacık bir kestane
Yıldızda bir dolmuş hengâmesi ya da saksıda bir narçiçeği
İkimize ait bir anı kımıldarsa yüreğinde
Üzme kendini, hiç ama hiç üzülme
Hatta ve hatta gülümse, öyle gülümse ki
Gözlerindeki yaşların, mutluluktan aktığını zannetsinler
Ne kadar mutlu olduğunu düşünsünler
Onsuzda mutlu olabiliyormuş işte desinler
Ben mi?
Ben o gün, bu gündür böyle kahkahalar içindeyim…
Varsın böyle bilsinler sevdiğim
Varsın böyle bitirsinler…
Üstad Murathan MUNGAN şiirinde derki
“Bazı aşklar, yalnızca ayrılıkları için bile değer….”
Değdi narçiçeğim, değdi…
Acın ömrüme değdi…

Akif AKTAŞ

11 Haziran 2015 Perşembe

Yokluğun Çok Soğuk



( Arabesk günlerimdeyim, idare edin olur mu :))

Gecenin en siyah yerinde,
Kapanmaz yaralara, tuz basar gibi yağdı kar
Masada onca yarım kalmış şiirlere inat
Gözlerimde kırılgan ümitlerle
Düşen her kar tanesinde, düşledim seni
Demlikte son bir iki bardak çay
Pikapta yıllanmış bir İlhan İrem kırkbeşliği
“Ağlama arkadaş, ağlama aşk için”
Kar yağdı, ben ağladım
Gece, kar ve her yer sen
Ne yalan söyleyeyim
Bu mevsimde de bembeyaz özledim seni
Hem de hiç özlememem gerekirken...

Bu kış sizin oralarda soğuk olacakmış
Çok da kar yağacakmış,
Dikkat et kendine ve üşütme yüreğini
Hem, sende çok iyi biliyorsun ki
Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak artık
Daha bir soğuk ve daha bir acı geçecek mevsimler
Karlar yağdığında çok özledim demeyecek biri bana
Ve ben karakışa inat düşmeyeceğim yollara
Sana kavuşmak olmayacak bundan sonra ki yıllarda
Pembe eldivenleriyle kartopu atan
Ve yanağı soğuktan kızaran bir kız bilmeyeceğim
Artık yan yana bile üşüyemeyeceğiz...
Anlıyor musun?

Yokluğun çok soğuk bu şehirde
Ama alışkınım ben soğuğa karakışa, beni merak etme
Bırakıp gittiğinde donup kalmıştım ya ardın sıra
Bilirim ben, bilirim donmak ne demek
Bilirim, donarak ölmek ne demek...
Sen dikkat et kendine
Üşütme yüreğini, üşütme gözlerini
Bak şimdi...
Kardı kıştı derken, gelip dondun gözlerimin önüne
Gece, kar ve her yer sen
Ne yalan söyleyeyim
Bu mevsimde de bembeyaz özledim seni
Hem de hiç özlememem gerekirken...

Akif Aktaş



10 Nisan 2015 Cuma

Bekle Beni

Bekle beni, döneceğim
Bütün direncinle bekle beni.
Bekle hüzün yağmurları
Gökyüzünü kaplayınca,
Karakış üşütürken bekle,
Sarı sıcaklar yakarken bekle.
Kimseler beklemezken bekle beni,

Unut anılarla yüklü bir geçmişi
Ne bir mektup ne bir haber
Gelmesin ne çıkar, bekle beni
Bekle beni döneceğim
Bekle, yalnızca sen bekle beni.
Bekle beni döneceğim, bırak
Beklemekten usanmış dostlarım
Oğlum, anam, yoldaşlarım
Öldüğümü sansınlar benim
Umudu kesip bir ateşin başında
Beni yâd edip içsinler ama sen
İçme sakın yürek acısı o şaraptan
İnançla, sabırla bekle beni.

Bekle beni, döneceğim
Tüm ölümlere inat bekle.
Çünkü o büyük bekleyişin
Düşman ateşinden kurtaracak beni.
Bekle kızgın sıcaklar içinde,
Karlar savrulurken bekle beni,
Yalnızca seninle ben, ikimiz
Ölümsüz olduğumuzu bileceğiz;
O sırrı, o hiç kimsenin bilmediği.
Kimseler beklemezken
Beni beklediğini.

Konstantin Simonov 

25 Mart 2015 Çarşamba

Kara Gül



İkimizde acemi birer aşıktık o zamanlar
Sen yollarda eski bir aşka ağlıyordun
Bense kendimi usta sanıyordum bu işlerde
Ve yağmur gibi akıp giden yıllardan
Geriye ne kaldığını bilmiyordum seni tanıyana kadar
Ama farkındaydım yinede
Ne zaman seninle olsam
Tanıdık bir kuş cıvıltısıyla uyanırdım her sabah
Şimdiyse kırılgan mektuplar yazıyorum
Hangi adrese göndereceğimi bile bilmeden
Malumun olsun ben sende ülkemi sevdim
Hüzün dolu yağmurlarla taşan boynu bükük nehirleri
Ben sende yolları sevdim
Dallarına hiçbir kuşun konmaya bile yanaşmadığı ağaçlarla
Kaplı yolları
İkimizde acemi birer aşıktık aslında
Ne yapacağımızı bilmeden serseri dolaşırdık yollarda

24 Mart 2015 Salı

Aşk Sana Benzer




Bu sabah hem yağmur var, hem tertemiz bir gün, hem de tüm bunların üstüne biraz dinlenmeli diye düşündüm. Nasıl da dinlendiriyor şu şarkı, hadi dinlesenize :)


bir gün çıkıp gel uzak yollardan
benim can yaramı sarmak için
çünkü bir nefes ki aşk sana benzer

benim can yaramı sarmak için 
çünkü derin bir nefes ki aşk sana benzer

gökte parlayan ay kalpte
incinen söz çölde 

ışıldayan su sana benzer 

hoyrat bir aşk içinde 
yandım çok zaman 
söyle koca bir hayat nasıl geçer 
senle gecen her ömür sana benzer

şimdi söyle bu hayat nasıl geçer 
sensiz geçen her ömür küle benzer


18 Mart 2015 Çarşamba

Çok Güzel...



Şu yazının altına imzamı atasım geldi :)


Kırklı yaşlardan sonra farkındalıklarım…

Bazı şeyler için artık sabrım yok; ukala biri haline geldiğim için değil, aksine hayatımda artık beni mutsuz eden ya da üzen şeyler ile vaktimi daha fazla kaybetmek istemediğim bir noktaya ulaştığım için…

Laf sokmalara, haddinden fazla eleştirilere ve hangi türden olursa olsun talep ve beklentilere artık sabrım yok.

Benden hoşlanmayan insanları memnun etmeye, beni sevmeyen insanları sevmeye ve bana gülümsemeyen insanlara gülümsemeye yönelik arzumu kaybettim.

Artık yalan söyleyen ve beni yönetmek isteyen insanlara bir tek dakika bile harcamak istemiyorum.

Oyunların, ikiyüzlülüğün, sahtekarlıkların ve ucuz övgülerin olduğu ortamlarda bulunmak istemiyorum.

Çok bilmişliğe ve akademik ukalalığa tahammülüm yok.

Aynı şekilde boş dedikodulara da bulaşmak istemiyorum.

Uyuşmazlıklardan ve karşılaştırmalardan nefret ediyorum.

Farklılıklardan, hatta zıtlıklardan oluşan bir dünyaya inanıyorum, bu nedenle katı ve toleransı olmayan insanlardan kaçınıyorum.

Arkadaşlıkta sadakatsizlikten ve ihanetten hoşlanmıyorum.

Birisine nasıl iltifat edileceğini ya da cesaretlendirmek için ne diyeceğini bilmeyen insanlarla bir arada olamıyorum.

Abartılar beni sıkıyor.

Ve her şeyin de üzerinde, sabrımı hak etmeyen hiç kimseye sabrım yok...

MERYL STREEP

5 Mart 2015 Perşembe

Öyle İşte...



Öyle durup dururken.
Öyle damdan düşer gibi
Açıp seni okumaya başlasam.
Anlıyorum ki,
Bahar gelmiş
Anlıyorum ki,
Kaçmak sürüklenmek vakti
Dolaşmak Galata da Hisarda.
Bırakmak işi gücü
Unutmak ekmeği tuzu
Çıkarıp potinleri
Denize daldırmak vakti
Yalın ayakları.
Ben ne zaman
Öyle durup dururken,
Öyle damdan düşer gibi
Açıp seni okumaya başlasam.
Anlıyorum ki,
Mahvolmuşum…

O. Veli

4 Mart 2015 Çarşamba

Ne Zaman?



Her sene kendi doğum günümü kutluyorum buradan.
Geleneği bu yıl da bozmayayım dedim.
Yaş 36... Ne zaman?
Hayat akıp gidiyor, zaman hızla geçiyor...
Yaşlanmak değil bu, bir şeyleri ertelemek, bir şeyleri kaçırmak avucundan.
Keşkeler...

Ama her şeye rağmen..
Güzel mi? Evet ya güzel bu hayat...

Sağlıkla, huzurla İnşaAllah...

Bu şarkı da benim, kendime doğum günü hediyem olsun :)



Kelimeleri Konuşturan Adam...



Ahmed Arif bambaşka biri.. 
Hayatımda şiirlerinden en keyif aldığım şair diyebilirim. 
Beni en derinden etkileyeni...

Boşa değil, yaşayan insan, yaşatıyor hislerini... 
Yeni okuduğum kitaptan, Leyla Erbil'e yazığı mektuplardan birkaç satır ile bitireyim sözlerimi. 
Ben susayım, Ahmed Arif konuşsun...



“Nemsin be? Sevgili, dost, yâr, arkadaş… hepsi. En çok da en ilk de Leylâsın bana. Bir umudum, dünya gözüm, dikili ağacımsın. Uçan kuşum, akan suyumsun. Seni anlatabilmek seni. Ben cehennem çarklarından kurtuldum. Üşüyorum kapama gözlerini…”

"Seni sevmenin büyüklüğü başımı döndürüyor. Kalbim çatlayacak neredeyse. Önünde diz çöker, önce parmaklarını, avuçlarını, sonra sonra, hüngür hüngür yüzünü, saçlarını öperim."

13 Ocak 2015 Salı

Kar Yağıyor



Lambayı yakma, bırak,

sarı bir insan başı
düşmesin pencereden kara.
Kar yağıyor
karanlıklara.
Kar yağıyor
ve ben hatırlıyorum.
Kar...
Üflenen bir mum gibi söndü
koskocaman ışıklar..
Ve şehir
kör bir insan gibi kaldı
altında yağan karın.
Lambayı yakma, bırak!
Kalbe bir bıçak gibi giren hatıraların
dilsiz olduklarını anlıyorum.
Kar yağıyor
ve ben hatırlıyorum.

 N.H. Ran

8 Ocak 2015 Perşembe

Eskiler...



Böyle karlı günlerde, sıcacık bir kahve eşliğinde eskilere gitmek ne güzel :)

6 Ocak 2015 Salı

Günün Şarkısı :)


Çok güzel kar var bugün buralarda...
Böyle havalarda, sanki dinlenmeye çekilir yeryüzü... Öyle hissederim ben...
Böyle dingin, sessiz, yorgun görünen ama dipdiri zamanlarda, eline kahveni de alıp açacaksın bu şarkıyı...

Hadi, siz de öyle yapın, iyi geliyor?