Pages

5 Haziran 2010 Cumartesi

Mavi Bir Ölüm

Yine sana sesleneceğim


Senin kim olduğunu hiç bilmeden

Senin kim olduğunu en çok bilerek

İsyankar zambakların çılgın nilüferlerin

Dört nala açan kiraz çiçeklerinin


Dudak kıvrımlarına yoldaş olacağım


Sarı bir hüzün kızıl bir gurur


Ve siyah bir öfkeyle konuşacağım sana






………..






Sana oklardan değil yayadan bahsedeceğim

Gülün dikeninden değil

Gülleri ve dikenleri doğurmaktan yorulmayacağım

Topraktan söz açacağım

Akan su gelmeyecek kelimelerime


Suyu şefkatle kucaklayan damlaları dinlendireceğim






…………






YİNE SANA SESLENECEĞİM

Senin kim olduğunu hiç bilmeden

Bilmek istemeden






………






Alaaddin’in sihirli lambasından çıkan cin bana gelseydi

Ve ne dilersem dilememi isteseydi

Hiçbir şeyi elde etmeyi dilemezdim

Bir şeyden vazgeçmek isterdim sadece

Hayatta birşeyden vazgeçmek lütfedilseydi

Bedeli herşeyim olsa bile

Sana seslenmekten vazgeçmek isterdim

Garip değilmi sana seslenmekten vazgeçtiğimi

Bundan hoşlandığımı düşünüyorsun belkide

Oysa sana seslenmek bütün hesaplarımı gördüğüm şu dünyadaki

Tek geride kalmış hesap benim için

Bu dünyadaki tek yük

Bu seslenişin kalbini avucumda tutabilmek

Kürek mahkumu için kürek neyse


Benim içinde sana selenmek o

Bir yandan gemiyi ufka ulaştırmanın tek yolu

Öbür yandan bileklerimden sızan kanların

Gönlümü işgale yönlendiği bir rotanın can suyu

Oysa ben sana kürekten değil gemiden bahsetmek isterdim

Atalarım bana kadınlara gökyüzünü

Gemileri ve yelkenleri anlatmayı öğrettiler


Sen kürekleri yağlı urganları

Geceyi siyaha gömen fırtınaları öğretmeye çalışıyorsun

Sana ellerimle dokunarak gözlerimle okşayarak

Göstermek istedim

Rüzgarla şişen beyaz yelkenleri

Ama senin vaktin yoktu

Ben bunu hiç anlayamadım


Kavmimin kadınları bana öğretmedilerki

Bazı kadınların beyaz apoletlerden daha çok

Siyah apoletleri sevebileceğini






………….






Sana sesleniyorum


Ve gözlerin bileklerimden parmak uçlarına

Toplanmış kan pıhtılarını seyrediyor


Kürekleri bırakamıyorum

Önce yücelttiğin sonra terkettiğin aşkın onuru için

Kalemi biran elimden düşürmüyorum

Ankara Kalesinin önünde

SANA SESLENİYORUM






…………..






Benden kaçıp cennete gitmek isteseydin


Seni cennetin kapısına kadar götürürdüm


Bana gelmek için seni korkutan cehennem olsaydı


Cehennemle konuşur Seni ona anlatabilirdim

Oysa sen ne cenneti isteyebilecek kadar aşık oldun


Nede cehennemi isteyebilecek kadar ayrılık


Seviyorum seni ama dedin

Hoşçakal diye ekledin

Şimdi gitmeye mecburum

Belki yine gelirim, umarım gelirim






SON SÖZÜN OLDU






Cennet ve cehennemin dillerini

Savaş naralarıı ve aşk şiirlerini

Gazelleri ve boleroları öğreten atalarım

Senim sözlerinin anlamını öğretmediler

Hiçbirşey söylemeden gittin


Ayrılığın dilsiz olduğunu ben senden öğrendim

Dilsiz olanın yaşayabileceğini sen öğrettin bana


Ve kalemimle ilk defa yavan gözlerle baktın


Yine yeniden sadece sana sesleneceğim


Müebbet bir aşk dışında


Bildiğim tüm duygularımı terkedeceğim






SANA SELENECEĞİM YİNE






Seni sadece kuru bir sevgiyle değil

Derin bir hüzünle binlerce yıllık bir gururla

Ve pervasız bir öfke ile sevdiğimi duyuyormusun

Mütevazi bir sevgiyle değil


Küstah bir aşkla sevdim seni

Ben OSMANLI gibi

Kollarımın yetişmediği bir aşkı kucaklamaya çalışırken

Ben köprülerin ülkesindeki Venedikteki son sancağı

Kışın üşümemek için şal yaptın kendine

Neden bilmiyorum özlemin artıyor içimde

Gün geçtikçe eksilir demiştim oysa

Atalarımın öğrettiklerinede ters düşsede

Sana inanırım bilirsin

Zamanla unutursun demiştim

Niye daha derinleşiyor öyleyse

Derinleşiyor özlemin


Ve gönlümde bir iç savaşta dökülen kanları


Coşturuyor ayrılık sözlerin

Öfkelerimin kararlılığını

Aşka katık ederek konuşacağım


Bedenim bu dünyayı terkedene kadar






…………






Öyle sanıyorumki

Hüzünle ve acıyla pek barışık olmadığın için

Benden uzun yaşayacaksın

Benden sonra kelimelerim gelecek gönlüne

Onların benden geldiğini birtek sen bileceksin

Küstah bir aşkla seveceğim seni

Ben savaş ve ölümle haşir neşir olan


Kelimeler dışındakileri unutmaya gayret edceğim


Ömrün geri kalınında






SANA SESLENECEĞİM YİNE






Ben seni beyrut gibi sevdim ama

Sana ne Mağribi nede Manhatten’i anlatamadım

Bağdat ve Şam’ı işgale yeltenmişken

Venedik! ten gelen ihanet tarumar etti ordularımı

Sarı bir keder, kızıl bir kibir, siyah bir isyanla konuşacağım sana

Senin kim olduğunu hiç bilmeden

Ağlayan zambakların dudak kıvrımlarına yoldaş olacağım

Senin kim olduğunu en çok bilerek

Kavmimin bana vaadettiği tüm aşkları terkedeceğim

Müebbet bir aşk, Sarı bir hüzün

Kızıl bir gurur ve siyah bir öfkeyle konuşacağım

Bu dünyayı terketme müjdesi gelene kadar






……….






Hüznü, gururu ve öfkeyi bilseydin keşke

Hüznün beni aşan taşkınlığını

Gururumun binlerce yıl önceden miras kalmış hoyratlığını

Öfkelerimin hiç bir zaman sona ermeyecek ve azalmayacak kararlılığını


Anlayabilseydin






ANLATABİLİRDİM SANA






Seninle yaşanan bir aşktan sonra

Ayrılığın ölüm bile olsa

MAVİ BİR ÖLÜM OLACAĞINI

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder