Pages

18 Ocak 2011 Salı

Ben Sana Mecburum



Ben sana mecburum bilemezsin

adını mıh gibi aklımda tutuyorum

büyüdükçe büyüyor gözlerin

ben sana mecburum bilemezsin

içimi seninle ısıtıyorum



ağaclar sonbahara hazırlanıyor

bu şehir o eski Istanbul mudur

karanlıkta bulutlar parçalanıyor

sokak lambaları birden yanıyor

kaldırımlarda yağmur kokusu

ben sana mecburum sen yoksun



sevmek kimi zaman rezilce korkuludur

insan bir akşamüstü ansızın yorulur

tutsak ustura ağzında yaşamaktan

kimi zaman ellerini kırar tutkusu

birkaç hayat çıkarır yaşamasından

hangi kapıyı çalsa kimi zaman

arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu



Fatih'te yoksul bir gramofon çalıyor

eski zamanlardan bir cuma çalıyor

durup köşe başında deliksiz dinlesem

sana kullanılmamış bir gök getirsem

haftalar ellerimde ufalanıyor

ne yapsam ne tutsam nereye gitsem

ben sana mecburum sen yoksun



belki Haziran'da mavi benekli çocuksun

ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor

bir şileb sızıyor ıssız gözlerinden

belki Yesilköy'de uçağa biniyorsun

bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor

belki korsun kırılmışsın telaş içindesin

kötü rüzgar saçlarını götürüyor



ne vakit bir yaşamak düşünsem

bu kurtlar sofrasında belki zor

ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden

ne vakit bir yaşamak düşünsem

sus deyip adınla başlıyorum

içimsıra kımıldıyor gizli denizlerin

hayır başka türlü olmayacak

ben sana mecburum bilemezsin.



Atilla İlhan

1 yorum:

Adsız dedi ki...

ne söylenebilirki bu şiirin üstüne herşeyi hissediyorsunuz

Yorum Gönder