Pages

31 Mayıs 2010 Pazartesi

...NFK Tahlil...

“Yahudiler mi dediniz? Onlar, yumurtalarını
pişirmek için, Dünyayı ateşe vermekten çekinmeyen lanetlilerdir"





Necip Fazıl KISAKÜREK...

Senai Demirci'den

Eylemsizlik, karşı konulmaz bir direniştir. Zalimlerin elini kolunu bağlar.


Sivil itaatsizlik, korkunç bir silahtır. Silah sahiplerinin en büyük silahını, saldırı iddiasını, ellerinden çekip alır.

Herkese rağmen insan kalmak, her şeye karşın insanca durmak, gammaz bir aynadır; katilleri kendi kanlı ellerine yakalatır, zalimleri kendi kanlı yüzleriyle tanıştırır.

Gazze konvoyu silahsız.


Ellerinde bisküvi var, su var, ekmek var, ilaç var.


Yetim kız çocuklarına oyuncak bebek taşıyorlar.


Ayaklarını kaybetmiş çocuklara protez götürüyorlar.


Tebessüm var yanlarında.


Yüreklerindeki sevgiyle yürüyorlar.


Açları doyurmak için, hastaları iyileştirmek için ilerliyorlar.


Bal var, reçel var; peynir var, portakal suyu var yanlarında.

Silah yok.

Dünyaya bir ayna tuttu kardeşlerimiz.

Zalim kimmiş görüldü, hain kimmiş görüldü, cani kimmiş görüldü.

Kırıldı can aynalarımız ama yansıttıkları sonsuza dek tarihin akışını değiştirdi.

Şimdi bu aynaya baka baka kendi kanlı yüzünü seyrediyor İsrail…

Kaldıysa, vicdanından çıkan sesi duyacak yeniden.

Bu lekesiz ayna karşısında, egemen medyanın dili dolaştı, propaganda makyajları döküldü.

Bu ayna, vurdumduymaz ve aldırışsız AB ve ABD’nin yüzlerini de kendi karşılarına dikti.

Ve asla çekilmeyecek gözlerinin önünden.

Şehitlerimize binler fatiha!

Ha bir de derin bir not:

İsrail Hükümeti, İsrail vatandaşlarının Türkiye’yi terk etmelerini istemiş.

Bu cümlenin altındaki “hain saldırı”yı okuyabiliyor musunuz?

Endişe ediyor İsrail hükümeti…

Biz de onların yaptığının aynısını yaparmışız gibi.

Bak sen!

Ben sen miyim ey katil! Ben senin yaptığını yapmaya tenezzül edecek adam mıyım? Ben senin gibi eli silahsız adamlara silah çekmeye kalkacak denli gözü dönmüş müyüm? Ben senin gibi topraklarımda misafir ettiğim insanları mı öldüreceğim?

Hükümetimi bilmem ama kendi adıma uyarıyorum:

Bırakın vatandaşlarınıza Türkiye’yi terk etme çağrısını da, siz asıl içinde yürüdüğünüz o “insan sûreti”nin arkasını boşaltın.


Yanıltıyorsunuz bizi.


Biz de sizi “insan” sanıyoruz arada bir.


Bak yine yanıldık…

Tühh…

Tuhh…

Senai Demirci
"Onlar sanıyorlar ki, biz sussak mesele kalmayacak,


Halbuki;

Biz sussak tarih susmayacak

Onlar sanıyorlar ki,

Bizden kurtulsalar mesele kalmayacak......

...Halbuki;

Bizden kurtulsalar, vicdan azabından kurtulamayacaklar...

Vicdan azabından kurtulsalar

Tarihin azabından kurtulamayacaklar.

Tarihin azabından kurtulsalar...

Tanrı'nın gazabından kurtulamayacaklar!"

Sezai Karakoç

27 Mayıs 2010 Perşembe

SUSMA



Susma konuş bir şeyler söyle yüzüme bakma öyle
Ya evet ya hayır de bu aşk yürümez böyle
Seni sevdiğim gibi başkasını sevseydim
Aşk dolu şu kalbimi başkasına verseydim
Diz çökerdi önümde köle olurdu bana
Sana verdiklerimi başkasına verseydim

Gülme benim halime gülme aşkımla alay etme
Çık git artık dünyamdan bir daha geri dönme
Seni sevdiğim gibi başkasını sevseydim
Aşk dolu şu kalbimi başkasına verseydim
Diz çökerdi önümde köle olurdu bana
Sana verdiklerimi başkasına verseydim

Dönme bir daha geri dönme göz yaşlarımı silme
Uzak dur benden uzak rüyalarıma girme
Seni sevdiğim gibi başkasını sevseydim
Aşk dolu şu kalbimi başkasına verseydim
Diz çökerdi önümde köle olurdu bana
Sana verdiklerimi başkasına verseydim


Bu unutulmaz şarkının sözleerini okurken, buradan da muhteşem sesten dinleyebilirsiniz.


Bir Değirmendir Bu Dünya

Akil isen can gözün aç, tut kulak bu sözüme
Bir değirmendir bu dünya, öğütür bir gün bizi...
                                

Cahidi Ahmet Efendi

25 Mayıs 2010 Salı

Gidersen Yıkılır Bu Kent

Gidersen yıkılır bu kent, kuşlar da gider
Bir nehir gibi susarım yüzünün deltasında
Yanlış adresteydik, kimsesizdik belki
Sarışın bir şaşkınlık olurdu bütün ışıklar
Biz mi yalnızdık, durmadan yağmur yağardı
Üşür müydük nar çiçekleri ürpeririken

Gidersen kim sular fesleğenleri
Kuşlar nereye sığınır akşam olunca

Sessizliği dinliyorum şimdi ve soluğunu
Sustuğun yerde birşeyler kırılıyor
Bekleyiş diyorum caddelere, dalıp gidiyorsun
Adını yazıyorum bütün otobüs duraklarına
Öpüştüğümüz her yer adınla anılıyor
Bir de seni ekliyorum susuşlarıma

Selamsız saygısız yürüyelim sokakları
Belki bizimle ışıklanır bütün varoşlar
Geriye mapushaneler kalır, paslı soğuklar
Adını bilmediğimiz doslar kalır yalnız
Yüreğimize alırız onları, ısıtırız
Gardiyan olamayız kendi ömrümüze her akşam

Gidersen kar yağar avuçlarıma
Bir ceylan sessizliği olur burada aşklar

Fiyakalı ışıklar yanıyor reklam panolarında
Durmadan çoğalıyor faili meçhul cinayetler
Ve ölü kuşlar satılıyor bütün çiçekçilerde
Menekşeler nergisler yerine kuş ölüleri
Bir su sesi bir fesleğen kokusu şimdi uzak
Yangınları anımsatıyor genç ölülere artık

Bulvar kahvelerinde arabesk bir duman
Sis ve intihar çöküyor bütün birahanelere
Bu kentin künyesi bellidir artık ve susuşun
İsyan olur milyon kere, hiç bilmez miyim
Sokul yanıma sen, ellerin sımsıcak kalsın
Devriyeler basıyor karartılmış evleri yine

Gidersen yıkılır bu kent kuşlar da ölür
Bir tufan olurum sustuğun her yerde
.

Ahmet Telli

Bir Sevmek Bin Defa Ölmek Demekmiş

 
Askin sarabindan bilmeden içtim
Sevda yolundan bilmeden geçtim
Askin bir alevmis yar yar
Bir ates parçasi
Bilmeden gönlümü atese verdim

Bir sevmek bin defa ölmek demekmis
Bin defa ölüp de hiç ölmemekmis
Bin defa olup de ölememekmis

Sarabi zehirmis içtikçe öldüm
Yolu hep uçurum düstükçe öldüm
Askin bir alevmis yar yar
Bir ates parçasi
Atese gönlümü yaktikça öldüm

Bir sevmek bin defa ölmek demekmis
Bin defa ölüp de hic ölmemekmis
Bin defa ölüp de ölememekmis
Üç Hürel / Lyric
 
Not: Şiiri okurken bunu dinleyebilrisiniz. 

18 Mayıs 2010 Salı

Denizi Özleyenler İçin

Gemiler geçer rüyalarımda,
Allı pullu gemiler, damların üzerinden;
Ben zavallı,
Ben yıllardır denize hasret,
"Bakar bakar ağlarım."
Hatırlarım ilk görüşümü dünyayı,
Bir midye kabuğunun aralığından;
Suların yeşili,göklerin mavisi,
Lapinaların en harelisi...
Hala tuzlu akar kanım
İstiridyelerin kestiği yerden.
Neydi o deli gibi gidişimiz,
Bembeyaz köpüklerle, açıklara!
Köpükler ki fena kalpli değil,
Köpükler ki dudaklara benzer;
Köpükler ki insanlarla
Zinaları ayıp değil.
Gemiler gecer rüyalarımda,
Allı pullu gemiler,damların üzerinden;
Ben zavallı,
Ben yıllardır denize hasret 
 
Orhan Veli 

Mona Rosa

 
 
Mona Rosa. Siyah güller, ak güller. 
Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak. 
Kanadı kırık kuş merhamet ister. 
Ah senin yüzünden kana batacak. 
Mona Rosa. Siyah güller, ak güller. 

Ulur aya karşı kirli çakallar, 
Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa. 
Mona Rosa bugün bende bir hal var. 
Yağmur iri iri düşer toprağa, 
Ulur aya karşı kirli çakallar. 

Açma pencereni perdeleri çek, 
Mona Rosa seni görmemeliyim. 
Bir bakışın ölmem için yetecek. 
Anla Mona Rosa ben bir deliyim. 
Açma pencereni perdeleri çek. 

Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi, 
Bende çıkar güneş aydınlığına. 
Bir nişan yüzüğü bir kapı sesi. 
Seni hatırlatır her zaman bana. 
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi. 

Zambaklar en ıssız yerlerde açar 
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur. 
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar, 
Işıksız ruhumu sallar da durur. 
Zambaklar en ıssız yerlerde açar. 

Ellerin, ellerin ve parmakların 
Bir nar çiçeğini eziyor gibi. 
Ellerinden belli olur bir kadın, 
Denizin dibinde geziyor gibi. 
Ellerin, ellerin ve parmakların. 

Zaman ne de çabuk geçiyor Mona. 
Saat onikidir söndü lambalar 
Uyu da turnalar girsin rüyana, 
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar. 
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona. 

Akşamları gelir incir kuşları, 
Konarlar bahçemin incirlerine. 
Kiminin rengi ak kiminin sarı. 
Ah beni vursalar bir kuş yerine. 
Akşamları gelir incir kuşları. 

Ki ben Mona Rosa bulurum seni 
İncir kuşlarının bakışlarında. 
Hayatla doldurur bu boş yelkeni. 
O masum bakışların su kenarında. 
Ki ben Mona Rosa bulurum seni. 

Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa. 
Henüz dinlemedin benden türküler. 
Benim aşkım uymaz öyle her saza. 
En güzel şarkıyı bir kurşun söyler. 
Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa. 

Artık inan bana muhacir kızı, 
Dinle ve kabul et itirafımı. 
Bir soğuk, bir mavi, bir garip sızı 
Alev alev sardı her tarafımı. 
Artık inan bana muhacir kızı. 

Yağmurdan sonra büyürmüş başak, 
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış. 
Bir gün gözlerimin ta içine bak 
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış. 
Yağmurdan sonra büyürmüş başak. 

Altın bilezikler o kokulu ten 
Cevap versin bu kuş tüyüne. 
Bir tüy ki can verir gülümsesen, 
Bir tüy ki kapalı geceye güne. 
Altın bilezikler o kokulu ten. 

Mona Rosa. Siyah güller, ak güller. 
Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak. 
Kanadı kırık kuş merhamet ister, 
Ah senin yüzünden kana batacak. 
Mona Rosa. Siyah güller, ak güller. 
 
 
Sezai Karakoç 

Yağmur Duası

Ben geldim geleli açmadı gökler 
Ya ben bulutları anlamıyorum 
Ya bulutlar benden birşey bekler 
Hayat bir ölümdür aşk bir uçurum 
Ben geldim geleli açmadı gökler 
  
Bir yağmur bilirim bir de kaldırım 
Biri damla damla alnıma düşer 
Diğerinde durup göğe bakarım 
Ne şehir ne deniz kokan gemiler 
Bir yağmur bilirim bir de kaldırım 
  
Nedense aldanmış bir gece annem 
Bir kadın gömleği giydirmiş bana 
İşte vuramadı gökler bana gem 
Dinmedi içimde kopan fırtına 
Nedense aldanmış ilk gece annem 
  
Biri çıkmış gibi boş bir mezardan 
Ortalıkta ölüm sessizliği var 
Bana ne geldiyse geldi yukardan 
Bana ne yaptıysa yaptı bulutlar 
Biri çıkmış gibi boş bir mezardan 
  
İyi ki bilmiyor kalabalıklar 
Yağmura bakmayı cam arkasından 
İnsandan insana şükür ki fark var 
Birine cennetse birine zindan 
İyi ki bilmiyor kalabalıklar 
  
Yağmur duasına çıksaydık dostlar 
Bulutlar yarılır gökler açardı 
Şimdi ne ihtimal ne de imkan var 
Göğe hükmetmekten kolay ne vardı 
Yağmur duasına çıksaydık dostlar 
  
Ben geldim geleli açmadı gökler 
Ya ben bulutları anlamıyorum 
Ya bulutlar benden birşey bekler 
Hayat bir ölümdür aşk bir uçurum 
Ben geldim geleli açmadı gökler 
 
Sezai Karakoç 

Üçüncü Şahsın Şiiri

gözlerin gözlerime degince 
felaketim olurdu aglardim 
beni sevmiyordun bilirdim 
bir sevdigin vardi duyardim 
çöp gibi bir oglan ipince 
hayirsizin biriydi fikrimce 
ne vakit karsimda görsem 
öldürecegimden korkardim 
felaketim olurdu aglardim 

ne vakit maçka'dan geçsem 
limanda hep gemiler olurdu 
agaçlar kus gibi gülerdi 
bir rüzgar aklimi alirdi 
sessizce bir cigara yakardin 
parmaklarimin ucunu yakardin 
kipiklerini egerdin bakardin 
üsürdüm içim ürperirdi 
felaketim olurdu aglardim 

aksamlar bir roman gibi biterdi 
jezabel kan içinde yatardi 
limandan bir gemi giderdi 
sen kalkip ona giderdin 
benzin mum gibi giderdin 
sabaha kadar kalirdin 
hayirsizin biriydi fikrimce 
güldü mü cenazeye benzerdi 
hele seni kollarina aldi mi 
felaketim olurdu aglardim 
 
Atilla İlhan 

Sana Ne Yaptılar?

o sabah mı çıkmıştın bir gün önce mi 
bir bıçağın ağzında yürür gibiydin 
demirlerin soğukluğu soluk dudaklarında 
gözlerinde karanlığı dar hücrelerin 
seni görür görmez özgürlüğümden utandım 
söyle ne içersin çay mı kahve mi 
çok değişmişsin birden tanıyamadım 

saçların uzundu omuzlarına akardı 
gönlümüz şenlenirdi sarışınlığından 
onlar mı kestiler sen mi kısalttın 
gülerdin içimize aylar doğardı 
görünmez dağların arkasından 
eski gülümsemeni beyhude aradım 
o sabah mı çıkmıştın bir gün önce mi 
çok değimisin  birden tanıyamadım 

bir çay içer misin yoksa kahve mi 
kibritim yok demek cıgaraya başladın 
ellerin de titriyor bir şeyin mi var 
böyle bir kız değildin sen eskiden 
sana ne yaptılar sana ne yaptılar 
kirpiklerin ıslanıyor durup dururken 
o sabah mı çıkmıştın bir gün önce mi 
çok değimisin  birden tanıyamadım 
 
Atilla İlhan 

Ağustos Çıkmazı

Beni koyup koyup gitme, n'olursun  
Durduğun yerde dur  
Kendini martılarla bir tutma  
Senin kanatların yok  
Düşersin yorulursun  
Beni koyup koyup gitme, n'olursun 
 
Bir deniz kıyısında otur  
Gemiler sensiz gitsin bırak  
Herkes gibi yaşasana sen  
İşine gücüne baksana  
Evlenirsin, çocuğun olur  
Beni koyup koyup gitme, n'olursun 
 
Atilla İlhan

11 Mayıs 2010 Salı

Yar Benim Kime Ne?

Ben melamet hırkasını
Kendim geydim eğnime
Arı namus, şişesini
Taşa çaldım kime ne? !

Sofular haram demişler
Bu aşkın şarabına
Ben doldurur, ben içerim
Günah benim, kime ne? !

Nesimi’ye sormuşlar ki
Yarin ile hoşmusun
Hoş olayım, olmayayım
O yar benim kime ne? !

Ah o Yar benim
Kime ne? ! .. 


Nesimi

8 Mayıs 2010 Cumartesi

Yalan da Olsa


Sokak ortasında bir kadın bas bas bağırıyordu
Kendini arıyor, kendini soruyor bağırıyor
Sesi kulaklarımda bir kurşun gibi patlıyor
Yalan da olsa haklılar diyoruz ama,
Bu da yetmiyor

Gece yarısı vardiyalarında işçiler tedirgin üşümekte
İşten değil güçten degil içten üşümekte
Zaman geçmekte, zaman gecikmekte, zaman üşümekte
Yalan da olsa birleşiyorlar ama
Bu bize yetmiyor

Gece yarısı bir müzisyen evine yine geç dönüyor
Taksi parası bile yok cebinde ama evine dönüyor
İki damla yaş geliyor gözlerinden cigarası sönüyor
Yalan da olsa zenginiz ya,
Bu bize yetmiyor

Yalnızım yalnızlığım beni dinlemekte
Yalan da olsa nevar ki bu şarkıyı söylemekte
Yalan da olsa içimden bir bulut akıp gidiyor
Yalan da olsa mutluyum ya,
Bu bana yetiyor